Makaleler

Bizi toplum mu hasta ediyor!?

En özlü şekilde sağlığın önemini anlatmak istediğimde aklıma ilk Kanuni Sultan Süleyman’a ait olan meşhur beyit gelir.

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.

Her ne kadar Türk geleneğinde devlet kutsansa da sağlığa daha fazla değer verilmiş o zamanlar.

Elbette sağlık çok önemli bir hazine. Hem de insanın kendi sorumluluğunda, kendi elinde olan. Aslında ne sadece toplum bizi hasta eder, ne de başka biri.

Neticede kararı veren biziz, eğer gelişmiş toplumlarda yaşıyorsak. Ya Afrika çöllerinde yaşayanlar… Yıllar yılı sömürülüp, kaderine terk edilen milyonlarca bahtsız insan. Onlar bu şansa sahip değiller. Yani insanca sağlıklı yaşama hakkından mahrum olmalarının tek sebebi kendileri değil.

Suitbert Cechura bu durumu bam telinden bir örnekle izah ediyor:

Afrika’da başgösteren ebola salgını başladığından beri bu virüs biliniyordu. Ama belli bir bölgeyle sınırlıydı. Salgınla birkaç köyde yaşayan insanların toptan ölmesi, her nedense bu hastalığa karşı bir aşı geliştirme ihtiyacını doğurmadı. Uzun süre kamuoyu bile haberdar olamadı. Zira bu hastalık için hem pazar ufaktı hem de hastaların alım gücü yoktu. Bu durumda ilaç firmalarının aşıya yatırım yapması söz konusu değildi. Zengin ülkelerin yöneticilerinin de ilgisini çekmiyordu. Etik sebeplerle gelişmekte olan ülkelerin özel ihtiyaçlarını karşılayacak ilaçlar için yatırım yapan devlet güdümlü ilaç firmaları zaten hiç olmadı.

Salt sağlık endişesi değil, kapitalist sistemleri siyasi ve ekonomik çıkarlar harekete geçiriyor. Burada da öyle oldu. Ebola salgını diğer bölgelere sıçrayıp yaygınlaşmaya başlayınca, uçak ve iş adamları trafiğinde salgının yaygınlaşma endişesi baş gösterince gelişmiş kapitalist ülkelerin yöneticileri salgını sınırlandırmak ve gerekli aşıyı geliştirmek için bütçe ayırmaya başladılar.

Aslında her türlü salgından korunmak için ilaç var, aşı da hızlıca geliştirilebilirdi, ama bunun pazarının cazip olması gerekir. Kapitalist sistem pazara ve çıkara bakar. Kendisine getirisi olmayan milyonların insanlık dışı şartlarda yaşamasına veya önlenebilir salgınlara kurban gitmesine değil. Nasıl olsa o insanların kendi gelişmiş ülkelerinde bir pazar değeri yok.

Sadece Afrika’da değil, Batı ülkelerinde de nadir görülen hastalıkların araştırılmasında da durum aynı. Nadir rastlanan bir cilt hastalığına mı, yoksa kanser araştırmalarına mı finans kaynakları ayrılıyor?

Kapitalizmin çıkarcı ve sömürgen yüzü de komünizm, faşizm ve ırkçılığınki kadar iğrenç. Sadece parayı yegâne hazine olarak gören, toplumların sağlığını hiçe sayacak kadar insafsız sistemler. Dr. Suitbert Cechura’nın kaleme aldığı ve yeni piyasaya çıkan “Toplumumuz Hastalık Yapıyor – Medeniyetin Sıkıntıları ve Sağlıkla Yapılan Ticaret” kitap sistemin nasıl işlediği ve sağlığın nasıl ekonomik çıkarlara endekslendiği konusunda ilginç ipuçları veriyor.

Sağlıklı yaşamak için az da olsa tıbbi kavramları bilmek, vücudumuzu tanımak ve hastalıkların sebeplerini araştırmak zorundayız. İşte kitap bunların çoğunu anlaşılır biçimde okuyucuya sunuyor. Cechura, sağlıkla ilgili alanlarda genel olarak devleti sorumlu tutuyor.

Hastalıkların ana sebeplerini hemen hemen herkes bilir: Sigara kullanmak, alkol almak, sağlıksız beslenme ve az hareket etmek. Fakat sadece bununla iş bitmiyor. Bilgi ve bilinç olmadan sağlıklı bir hayat tarzı geliştirmek kolay değil.

Kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarında sigara, alkol gibi zararlı maddelerin içyüzü; kolesterin, diyabet, stres gibi çeşitli alanlarda dikkat edilmesi gereken noktalar örneklerle anlatılıyor. Anlaşılıyor ki, sağlıklı yaşama veya hastalıklardan korunmak gelişmiş ülkelerde de sadece ferdin elinde değil, toplumun sosyal yapısına da bağlı. Her insanın piyasaya sürülen gıdalar ve ürünlerin içeriğine göre beslenmesi mümkün görünmüyor.

Hasta, doktor, eczane, hastane hattında olduğu gibi hasta, doktor, hastalık kasası üçgeninde hangi aksaklıkların yaşandığı ve sağlık sisteminin nasıl işlediği tek tek açıklanıyor.

Rehabilitasyon bilimci ve psikoterapist Dr. Suitbert Cechura’nın deneyimlerini bilimsel verilerin ışığında değerlendirdiği eser, genel sağlık üzerine faydalı bilgiler içerdiği gibi, sistemin çıkarcı yaklaşımlarını da sorguluyor.

Kitabı okurken gelişmiş ülkelerin sadece dış politikada değil, kendi sağlık politikalarında da pragmatik davrandıklarıyla ilgili bir duygu oluşuyor insanda. Eseri, etik bir anlayışın merkeze oturması ve sağlık sisteminin bu açıdan da ele alınması şeklinde yorumlayabiliriz.

Muhammet Mertek

Letzte Aktualisierung: 7. Oktober 2018
Zur Werkzeugleiste springen