Makaleler

Goethe’nin İslam ve Doğu Edebiyatı sohbetleri

Öğrenciyken eğitim bilimleri seminerinde yirmi kadar Alman pedagogun otobiyografisini incelemiştik. Hepsi hayat akışlarının bir karesinde keskin bir değişim yaşamıştı. Fakat bu değişimle farklı ufuklara yelken açmanın, genellikle bir insanla tanıştıktan sonra ve onun etkisiyle gerçekleşmiş olması ilginçti. Sadece düşünür ve bilim insanlarının hayatında değil hemen her insanın biyografisinde onu etkileyen, değişim, dönüşüm ya da gelişiminde önemli rol oynamış etkin bir kişilik vardır çoğunlukla. Goethe’nin Herder ile karşılaşması bu düşünceleri çağrıştırdı bana.

Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832), Alman edebiyatının tartışmasız en büyük şairi. Weimar klasik dönemin öncülerinden tarih/kültür felsefecisi ve şair Gottfried Herder ile Strasburg’da bir Cafe’de tanışır (1770). Herder, bir hastalığından dolayı tedavi için bu şehre gelmiştir. Goethe ise hukuk öğrencisidir. Herder ile karşılaşması, kültür dünyasında yeni açılımlara yol açan Goethe, daha sonra bu karşılaşmayı “benim için çok hayati sonuçları olan en önemli hadise” olarak nitelendirecektir. Homer, Shakespeare gibi birçok yazarın yanında Kur’an-ı Kerim’den de bu sayede haberdar olur.

Birçok konuda farklı düşünseler de ortak noktaları ve entelektüel birikimleri uzun bir dostluğa taşır onları. Dostlukları Almanya’nın şirin kenti Weimar’da da devam eder. İkisi de gelenekçi Hıristiyanlık teolojisine karşı ciddi eleştirilerde bulunur. İkisi de Voltaire’nin Hz. Muhammed’le ilgili piyesini izler ve onun çirkin saldırılarına olumsuz tepki verirler.

Yeni çıkan “Goethe ve Kur’an” (Goethe und der Koran, Karl-Josef Kuschel) isimli kitapta kısaca bahsi geçen ve Weimar’da gerçekleşen “okuma akşamları” aktivitesi de Goethe-Herder karşılaşmasının bir yansıması, etkileşimin devamıdır sanki. Weimar gerçek bir kültür şehridir; Goethe, Schiller, Herder, Wieland, hatta Johann Sebastian Bach ve Martin Luther gibi dev şahsiyetlerden izler taşır.

Weimar Dükü’nün eşi Louise, zamanın bu kültür şehrinde dost çevresinden kadınlara okuma akşamları düzenler. Friedrich Schiller’in dul eşi Charlotte de saray aristokrasisinin katılımcıları arasındadır. Charlotte, Şubat 1815’te Karl Ludwig von Knebel’e yazdığı bir mektupta Goethe’nin de bulunduğu bir okuma grubuyla ilgili şu anekdotu paylaşır:

“Goethe’nin Doğu’yla ilgili çalışmalarından son derece memnuniyet duyuyoruz; çünkü bize bu harika dünyayı tanımamızı sağlıyor. İnsan Kur’an’dan da bir şeyler duymak istiyor. Dükün eşi de aynen bizim gibi bu okumalardan son derece mutlu oluyor. Goethe, kronolojik sırasına göre sunduğu şiir koleksiyonundan, kısmen Doğu’nun hazinelerinden, kısmen de diğer eserlerden, İngilizce çevirilerden vs oluşan kütüphanesinden her şeyi bir araya getirdi.”

O programlar çerçevesinde Goethe, İranlı şair Firdevsi’nin Şahname’sinden de (elbette çevirisinden) okumalar yapar. Charlotte, özellikle bu eserden çok etkilenir… Goethe hakkında yapılan araştırmalar, 1815-16 yıllarında onun yoğun şekilde Doğu edebiyatıyla ilgilendiğini ve Weimar sosyetesini de bu ilgi alanının içine çektiğini ortaya koyuyor. Weimar’daki seçkin topluluk tarafından yapılan bu farklı formatlardaki toplantılar ve okumalar Doğu edebiyatını adeta içselleştirecek kadar bir birikim ve etki ile neticelenir ki bu da “Doğu Batı Divanı” eserinin (1819) oluşmasına katkı sağlar.

Goethe’nin Doğu kültürüne olan yoğun ilgisi o dönemde hâkim fikir akımı Romantizm ile de ilişkilendirilebilir. Ama bunun ne önemi var? Hani romantiklere göre her zamanın kendine ait bir ruhu ve yüceltilmeye layık bir değeri vardır ya… Goethe, Doğu’ya ait Arapça ve Farsça eserlerde o halkların fikir hayatlarının köklerine inerek esrarlı ve cazip yaklaşımlar bulur. “Kur’an bir dil abidesidir” der mesela. Sebebi ne olursa olsun Müslümanların ürettiği kültür şu veya bu şekilde zamanın böylesi dev şair ve düşünürlerini etkileyebilmişti. Bu pozitif etkiyle kim bilir ne kadar insanın önyargıları kırılmıştır… Buna mukabil günümüzde bir Müslüman düşünürün Goethe hakkında sarf ettiği “Goethe çok ahlaksız bir adamdır. Hayatta bir kere yıkandığını gören olmamıştır. Dünyaya gelen ender ahlaksızlardan biridir” gibi akla ziyan sözleri karşısında ne diyeceğini bilemiyor insan. Hele Goethe’nin dünyanın en gözde kaplıca kentlerinden Karlovi Vary’de bile bir müddet kaldığını düşününce!..

Ya Goethe, Leipzig’te öğrenciyken Voltaire’in Hz. Muhammed’le ilgili piyesine gitmeseydi ve daha sonra Strasburg’ta Herder ile karşılaşmasaydı? Weimar’da seçkin bir topluluğa İslam sohbetlerinde bulunabilir miydi? “Doğu Batı Divanı” gibi bir eser elimizde olur muydu? Alman pedagogların da otobiyografilerindeki gibi tatlı bir karşılaşma ve bir uyarıcıyla hayat farklı bir yöne evirilebiliyor.

Letzte Aktualisierung: 27. April 2021
Zur Werkzeugleiste springen